“Orada bir köy var uzakta” şarkısıyla büyüdü bir nesil. Ulus olmanın bilinci aşılandı Cumhuriyetin çocuklarına. Köye, köylüye, tarıma; kısaca karnımızı doyuranlara saygıyı da işliyordu bir yandan.
Sonra insanlarımız uzaklara gider oldu. Hayatın akışında bir yerlere dağıldık. Fiziksel olarak uzaklaştık. Ama yıllar sonra karşılaşıp, daha dün berabermiş gibi devam eden sohbetlerimiz oldu yine de..
“Zaman mekan göreceli
Varolan yüreklerdeki
Hayat aslında iki heceli
Bazen sevgi
Bazen güven
Bazen sezgi”
diye gidiyor şiir..
Uzak ama yakın arkadaşım Sait Çetinbudak, okuduğu bir yazıyı oralardan benimle paylaşmış. Tası tarağı toplamakla ilgili..
Bu deyimin kaynağını, çoğumuz berberlikle ilgili biliriz:
“Eskiden seyyar berberler vardı. İşlerini daha ucuza ve vergi ödemeden yaparlardı. Dükkanı olan berberler onları zabıtaya şikayet ederlerdi. Onlar da zabıtayı görünce tası tarağı toplayıp kaçarlardı.”
Ancak, anlaşılan bir başka hikayesi daha var bu deyimin. Sosyal medyada paylaşılıyor:
“Osmanlı İstanbul’unda elit kesimin gittiği meyhanelere ‘Gedikli’ denirdi. Bunlar loncaya bağlı yasal yerlerdi. Orta sınıfın müdavim olduğu yasa dışı meyhaneler ise “Koltuklu” idi.
19. Asrın ortalarında sadece İstanbul’da 80 gedikli vardı. Koltuklularla birlikte sayının 1000 olduğu tahmin ediliyor. Alt gelir grubundakilere hizmet eden seyyar meyhaneciler ise ‘Ayaklı’ diye anılırdı. Sayıları 800’ü geçen ayaklılar, başlarında şerbetiye denen bir başlık ve omuzlarında peşkir ile gezinirlerdi. Bu onların tanınma alametleriydi. Bellerinde koyun bağırsağına doldurulmuş rakı ve kaftanlarının içinde ise kadehler bulunurdu. Bu kadehlere rakı tası anlamında ‘tas-ı arak’ adı verilirdi. Zabıta baskını söz konusu olunca tas-ı arağı gizleyerek kaçmaları gerekiyordu. Bugün kullandığımız ‘tası tarağı toplamak’ deyimindeki tarak, ‘arak’tan gelmektedir. (Taner Iriz’den alıntı)”
Deyimin günümüzdeki kullanımı ise Türk Dil Kurumu tarafından şöyle açıklanıyor:
“Gitmek üzere bütün eşyasını toplamak.”
Bir yerlerden kaçmayı çağrıştırıyor. Bazen başımızı alıp gitmek istediğimiz oluyor işte, ama vergiden, ama algıdan..
Bu da bana Sezen Aksu’nun şarkı sözlerini hatırlatıyor:
“Tebdil-i mekanda ferahlık yokmuş aslında
Acının yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslında”
Kaçmak çözüm görünmüyor. Ama yasaklar da..
Sevgiyle kalın.
Yüksel Çilingir