Dönenceyle karanlık günler geride kalmaya başladı. Ama güneş ısıtmaya hemen başlamıyor. Önce kış var yaşanacak. Kış deyince, Kayahan’ın Bir Kuş Uçur şarkısı takıldı aklıma: “Hep karanlık, hep karanlık. Yeter artık, yeter. Bir avuç kar beyazı, bir adım yol bana. Bir nefes ver, bir fısılda..” diyor usta, Sezen Aksu’nun da söylediği şarkısında.
Derken Yasunari Kawabata’nın Karlar Ülkesi romanı ve filmi geliyor gözümün önüne. “Tren uzun bir tünelden çıkıp karlar ülkesine girdi” diye başlıyor roman, film de öyle. Shimamura’nın her yıl ziyaret ettiği bir kaplıca şehri burası. Onu her yıl bekleyen Komako ile yaşadıklari aşk, bir kor gibi soğuğu hissedilmez yapıyor.
Elbette kış her zaman romantik değil. Ya da kardelen çiçeği gibi açmak her zaman mümkün değil. Yarı donmak bazen, Füruzan’ın dizelerinde olduğu gibi: “En çok üşüyen yerim ıslak ayaklarımdı; uyuştuğu zaman mangala yaklaşma, derlerdi. Yavaş yavaş kanım çözülürdü sıcakta; sonraları bunun yarı donmak olduğunu öğrendim.”
İlkokulda sınıfın arka duvarında yılın aylarını ve mevsimleri gösteren bir pano asılıydı. Kış, Aralık ayında başlıyordu orada. Hatta 21 Aralıkta, günlerin uzamaya başlamasına inat. Orta Asya kültüründe ise yılın altı ay süren soğuk yarısı Kasımdan itibaren başlıyor. 100 gün sonra ilk cemrenin düşmesiyle de mevsim ısınma yönünde ilerliyor. Baharı haber veriyor bize.
Shimamura ve Komako’nun aşkı bir kor gibi kışın içinde baharı yaşatıyordu onlara. Bazı yazılarda da cemre kelimesinin Arapçadan geldigi ve kor anlamı taşıdığı söyleniyor. Ama Orta Asya kültüründen gelen ve bahar habercisi olan cemrenin hikayesi başka görünüyor.
Türk ve Altay halk kültüründe ve mitolojisinde “imre” adı verilen bir tür cin olduğuna inanılırmış. Deniz Karakurt’un Türk Söylence Sözlüğü’nde anlatıldığına göre imre ilkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükseliyor, sonra buzların üzerine düşerek onları eritiyor, oradan da yere giriyor. Ondan sonra ısınmış topraktan buhar yükseliyor. Nitekim Kumuk Türkçesinde de “zemre” kelimesi nem, buhar gibi anlamlara geliyor.
Öyle ya da böyle, ilk cemre 19-20 Şubatta havaya düşecek. ikincisi 26-27 Şubatta suya ve üçüncüsü de 5-6 Martta toprağa.. Derken Nevruz bayramına gün sayacağız.
Japon geleneksel takviminde de durum batıdan farklı. Bahar “setsubun” adı verilen kutlamalarla bugün yani 3 Şubatta başlıyor. Hatta yeni yılın başlangıcı da bugün. Öncesinde “doyou” denilen, 16 gün süren bir dönem var. Toprak kazmak, eşelemek iyi sayılmıyor. Zira tanrıların bu dönemde toprağı işlediği ve bereketlendirdiğine inanılıyor. Kızdırmamak gerek.
Japonya’da farklı bölgelerde farklı kutlama şekilleri var, ama en yaygın olanı; fasulye atarak geçen yıldan kalan kötü ruhları kovmak, yeni güzellikler dilemek. Fasulyeler bir nevi tohum gibi serpiliyor. Türbelerde yapılanı var, ama evlerde de uygulanıyor. Evden biri yüzüne kötü ruhu temsil eden bir maske takıyor, hani şu şeytana benzeyenlerden. Evdekiler de ona fasulye atarak “iblisler dışarı, iyi talih içeri” tekerlemesini söylüyor. Bir tür oyun, en çok çocukların hoşuna gidiyor.
Evet, bugün güzellik ekme zamanı. Dileklerin de hayırlısı…
Fotoğraflar Aichi eyaletinin küçük bir şehri Chiryu’daki Chiryu Türbesinden.
Sevgiyle kalın.