İnsan nesli binlerce yıldır göçüyor. Her gittiği yere yanında alışkanlıklarını, gelenek ve göreneklerini götürüyor. Sonra onlara yenisini ekliyor. Çok kültürlü olmak, yüzyıllardır oluşagelen geleneklerimizi, kökenlerimizi unutmayı gerektirmiyor.
14 Ekim’de Belçika ‘da yerel seçimler vardı. 6 yıl aradan sonra herkesi bunun heyecanı sardı. Belçikalı seçmen ve adaylar açısından; göçmenlerle ilgili neler düşünülüyor, özellikle Brüksel çok milletli, çok kültürlü olmayı ne kadar içselleştirebildi, neler yapmalı, neyi hedefliyor…
“Benim için Brüksel dünyanın en kozmopolitan şehridir. 184 farklı milletin bir arada yaşadığı… Bu Brüksel’in geleceğidir. Biz Avrupa’nın başkentiyiz. 500 milyon Avrupalı vatandaşın…”
Mandela hapisten çıkıp güç sahibi olduğunda beyazlara karşı değil, ayrımcılığa karşı mücadele etmeyi seçmişti. Eşi ise yılların intikamını almanın derdindeydi. Mandela’nın muhteşemliği, yıllarca işkence ve hapis hayatına dayanmasından ziyade işte burada yatıyor.
Eşşoğlu eşşek… deyince senin fenalığın genetik gibi bir anlamı var. Eşek sıpası deyinceyse sevimliliği çağrıştıran bir iltifat.. Nedir bu eşeğin bizden çektiği!
Yedi yıl odun taşımıştı dergaha Yunus. Nadiren görürdü Taptuk Emre’yi aslında. İnancıyla taşıdı durdu en güzellerini..
Orta Amerika kökenli bu sebze için söylenecek çok şey var. Ama o azimle hayatımızda yer almaya devam ediyor.
Kadına saygı ve kadına şiddet… Dünyanın en ikilemli konularından biri.
Bazen bir kitaptan, filmden, bir şiirden bir cümle kalır insanın aklında. “Hafızamı aldığın yerdeyim” de bunlardan biri.
Karanlık köşelerde seyrederim Işıkların gölgesi kesmez Zifiridir aydınlığım Kömürden elmasa bekledikçe Kim bilir belki gökkuşağı renklerine