İnsan doğasında olan her şey normaldir, bağırıp çağırmıyorum ya! Ağlıyorum.. Gülse deli diyecekler, ağlarken de muhtemelen bir şeylere çok üzüldü.
Meramını anlatmak istedi. Nereden başlayacağını bilemedi. Acısı, çaresizliği gözlerinde.
Brüksel’in bir mini Emirdağ olduğunu ve Emirdağ’ın Eskişehir’e yakın olduğunu bilmeyenler, nereden çıktı bu Eskişehir-Brüksel uçuşları diyebilirler. Ama Anadolu Üniversitesi’yle yüzbinlerce insana üniversitede açık öğretim imkanı sunan Eskişehir, şehirciliğiyle de örnek gösteriliyor. Bunlar yollar, hanlar hamamlar, AVM’ler değil. Mimarinin yanında alt yapı, eğitimin yanında hava alanı…
Hepimiz hayatta özgül ağırlığımız kadar yer kaplıyoruz. Kalıbımızın bir önemi yok.
“Zaman mekan göreceli
Varolan yüreklerdeki
Hayat aslında iki heceli
Bazen sevgi
Bazen güven
Bazen sezgi”
Herşey Adem’in yasak ağaca yaklaşmasıyla başladı aslında. Yaradanın sözüne sadık kalmadı en başta.
Bütün ülkeler birsüreçten geçtiler. Sistemlerini, dahil olmak istedikleri Avrupa Birliği ailesinin kriterlerine uyarladılar. Bu süreçte, Avrupa Parlamentosu düzenli olarak ilerleme raporu hazırladı. Ta ki aday ülke tam üye olana kadar..
Atalarımız hiç bir zaman boşa laf etmemiştir. Bu söz de aslında bambaşka bir anlam içerir. Allah’ın “Hayy” ve “Hû” sıfatları kastedilerek, “Rabden gelen yine o Rabbe dönecektir” denmektedir.
Maviyi daha mı iyi hisseder insan görmeden, sevdiğinin dudakları daha mı iyi işler tenine? O nedenle mi karanlıkta sevişiriz?
Her inanışta, geçmişten gelen bir şeyler ve onları nasıl ele aldığımız ile ilgili bir açıklama var. Aslında bu açıklamaların hepsi, evreni ve onun bir mikro yansıması olan biyolojimizi pek de anlamadığımızı gösteriyor.