Aslında hep birlikteydik. Evrendeki her şey.. Dünya, güneş, uzak yıldızlar… Gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz her şey. Ama gün geldi, sıkıştım dedi, ezildi, büzüldü ve patladı. Bum!…
Sevgi için çok şey söylenir. Ama herkes kendi yaşar. Enis Fosforoğlu’nun şair yanını biliyor muydunuz? Peki Yol Arkadaşı dizisiyle (tekrar) gündeme gelen Arabeske İnat şarkısının sözlerinin Enis Fosforoğlu’na ait olduğunu? Şarkıyı yıllar önce ilk kez Esin Afşar seslendirmişti. Ne güzel anlatır sevmeyi!..
Şirketler küreselleşirken, insanlar da yerkürenin her yanına dağılıyor, çok kültürlü yaşamlar kuruyorlar. Ve nerede, nasıl bir konumda olduğuna bakmadan, güzel başarı öykülerinin kahramanı olabiliyorlar.
Bebeklikten alışmışız, ağlamayana meme yok. Karnın mı acıktı, bas yaygarayı. Canın mı sıkıldı, ortalığı ayaga kaldır. Eh, yetişkinler de sessiz çocuğu seviyor tabii, ama ağlayanla ilgileniyor.
Her mahallenin boş arsaları vardı. “Oğlum nereye gidiyorsun? Arsaya…” Bütün çocukların toplanma yeri. Üstelik her yaşın bir akranı var. Çoğu, okulda da sınıf arkadaşı.
Yaşamak cesaret istiyor. Tabir yerindeyse, mangal gibi bir yürek. Öyle bir yürek ki her dersi alsın, içinde eritsin.
Madem yıl eskidi, pek bir meraklıyız yeni yıla, ben eski yılda yaşadığım her şeyden vazgeçtim. Yeni yıla yeni başlangıçlar gerek.
Hep deriz ya, o eski günler… O eski günlerin simgeleri vardı tabii, sevdiğimiz insanlarla paylaştığımız anları zenginleştiren.. Kültür Bakanlığı, UNESCO ile işbirliği yaparak bu zenginliği geleceğe taşımak için kültürel miras taşıyıcısı kavramı geliştirmiş.
Kıra döke ilerliyoruz hayat yolunda. Bu kendimizle ilgiliyse ne ala, düşmez kalkmaz bir Allah der devam ederiz. Ama başkalarını da beraberimizde kırıyorsak, kendi hafifletici unsurlarımızın bir geçerliliği yok. Kırılan eşyaysa, mesela porselen eşyalar.. Japonlar buna da kaizen yapmışlar. Kaizen ne demek? İyileştirmek… Her şeyin daha iyisi mümkün. Zamanın birinde, Japonya imparatoru, kırılan çok değerli bir […]
Platon’un ideale sarılma, tutkusunu inadına sürdürme mücadelesi, günümüze platonik adı altında bir kavram olarak geldi. Masalların baş konusu tutkulu ama tek taraflı olan aşklar, platonik aşk diye anılır oldu.