Devirmeli mi evirmeli mi?

Kentsel dönüşümlerde en çok sorgulanan konulardan birisi, bu dönüşümün o mahallelerde oturanlara etkisidir. Genellikle dengesiz yapılanmış bölgeler ya da eski binalar için uygulanan bu yenileme işlemi, bu mahallelerde oturanların yaşam tarzlarını da etkiliyor. Yani konu sadece yeni binalar yapmak değil.

Mahalle nedir? Coğrafi açıdan değil, yaşam tarzı olarak..

Bursa’nın bir Kamberler Mahallesi vardı mesela, Roman sakinleriyle kendine özgü bir yaşam tarzı olan.. Sokağından geçerken mis gibi kokan, açık kapı ve pencerelerinden yaşamlara tanık olduğunuz.. Tertemiz badanalı duvarlar, kişiliği olan kumaşlar – ya perde olmuş, ya divana serilmiş, ya da giyilmiş… Pencerelerden hollere, kapılardan avlulara, kapı önlerinden sokaklara apaçık…

Müzik, oyun, .. Benim sünnetimde çengiler vardı, hatırlarım. Yıl 1967. Sonra düğünümüzde dansöz. Yıl 1994.. Hep komşu mahalleden.. Aradaki zamanda sokaklarında yürüdüm. Büyüdüm, o ruh değişmedi. Sakın kimse hırsızlık, kavgalar falan demesin. Simdi o mahalle yok, ama bu tür olayların daha beteri var.

Evet, şimdi Kamberler Mahallesi’nin yerinde yeller esiyor. Koskoca mahalle kelimenin tam anlamıyla yerle bir oldu. Kavşak oldu, kaldırım oldu, park oldu. Peki mahalle? Kamberler halkı havaya uçacak değil ya, çevredeki başkalarının mahallelerine dağıldılar. İşin ironi tarafı, asıl kentsel dönüşüm faciası olan apartmanlara taşınmak zorunda kaldılar. Neredeyse hepsi depremden once yapılmış; itfaiyenin giremeyeceği sokaklarda, eskiden tekli evler için yapılmış imar planına 5 katlı apartmanların dizildiği civar mahallelerde..

Tarihi binalardan birindeki Çalgıcı Mektebi tabelasını görünce bir an sevindim. Doğru kelimeler seçilmiş. Bir de Müzisyenler Kahvesi. Ne güzel!.. Ama Roman kültürü çalgıcılıktan ibaret değil ki! Deli Ayten.. Kara sevdasından davuluyla sokakları arşınlayan, çocukluğumuzun gizemli kahramanı.. Onun heykeli yapılan en iyi işlerden birisi. Ama o taş heykel ne kadar yaşatıyor Deli Ayten ruhunu?  Nerede o sokaklardaki hüzünlü şarkılar, neşeli kahkahalar? Komşuluk, arkadaşlık…

Tüm dünya aslında kentsel dönüşüm yaşıyor, çünkü akın akın şehirlere göçüyoruz. Bir başka örnek Brüksel’den. 

Brüksel Kanalı, 18. Yüzyılda yapılmış. İki tarafında endüstri kuruluşları yer alıyor. Endüstri bu bölgede olunca da özellikle Afrika ülkelerinden gelen göçmen işçiler ve aileleri bu bölgeye yerleşmiş.

Brüksel Kanal Bölgesi şimdi yeniden yapılandırılıyor. Amaç çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi burayı bir cazibe merkezi haline getirmek. Paris Sen Nehri gibi mesela.. Şimdiden sanat atölyeleri ve ilginç mimaride yapılar çevreyi doldurmuş. Ancak günümüz için küçük sayılabilecek endüstri kuruluşları da kaldırılmamış. Yeni şehircilik anlayışına göre iç içe yaşayan bir şehir inşa ediliyor. Örneğin; çöp yakma tesisleri kanal kenarına yapılan alışveriş merkezinin hemen yanı başında yer alıyor. Karşısında yat limanı..

Buradaki gelişmenin toplumsal yapıya etkisini anlamak için Etiyopya, Zimbabve, Mozambik ve Güney Afrika’dan gelen antropologlar, Leuven Üniversitesi ile işbirliği yaparak mahalleleri inceliyorlar. Çalışma, Leuven Üniversitesi öğrencileriyle birlikte yapılıyor. Yerel halk ve kuruluşlarla, konuşarak bu mahallelerde saha araştırması yapıyorlar, halkın düşüncelerini anlamaya çalışıyorlar. Sadece bugünü değil, sömürge zamanından gelen sosyal etkileri de inceliyorlar. Bir yerleri parlatmak için birileri sömürülmesin diye…

Sonuç olarak, adına kentsel dönüşüm denilen bu süreç, kentin içinde yaşayan insanlarla uyum içinde olmalıdır. Dünün olumsuz etkilerini giderirken, ister yapısal ister kültürel, yarını beraber inşa etmek gerekiyor. Yoksa kısır bir döngü içinde dağılır gideriz.
Hızdan bahsetmiyoruz elbet. Hız mazeret olmamalıdır.

Sevgiyle kalın.

Yüksel Çilingir

14 Nisan 2019
yuksel_cilingir