Tabiat ana bize her şeyi veriyor. Bize işlemek kalıyor. Bu her konu için geçerli. Çevre dostu olmak ayrı bir şey değil. Biz çevrenin bir parçasıyız. Kendimize dost olsak yeter.
Sen san, o sürsün.. Evet, sansür denilen şey tamamen subjektif, yani kişiye özel, sonra topluma, sonra tekrar kişiye.. Önce kişiye özel, çünkü insan nefsiyle barış içinde olamadığı anlarda hemen bir kota koymuş. Adem nefsini uyandıran şeyi yaprakla örtmüş. Ama biter mi, ona giden bütün yollara gelmiş sıra. Önce haz uyandıran yerler, sonra onu hatırlatanlar. Memeler […]
İş hayatına 6 yaşlarında başladım. Rahmetli dayımın dükkanının önünde yonca satarak.. Kurban bayramından birkaç ay önce başlardı. Sonra soğuk gazoz ilave oldu havalar ısınınca. Gazozlar 300 metre mesafedeki Uludağ gazoz fabrikasından, buzlar buzhaneden. Elektrikli değil tabii, adı üzerinde, buz dolabında buzların arasında soğuyordu gazozlar. Dayım kundura tamircisiydi. Ama girişimcilik.. Ben onun yarattığı ek işte çalışıyordum. […]
Her şey had safhada.. Sabrımız had safhada olabiliyor mesela. Sabretmek iyi bir şey midir? Ne kadarı tekamüldür, ne kadarı haksızlığa boyun eğmektir? Had nedir? İnsanlar hadleri zorlamasa bugünlere gelinmezdi. Gelişmek için gerekiyor demek.. Hoş, geldik de ne oldu demek de mümkün. Öyle ya, mutlu mesut yaşayan kabileler var. Biz modern anlamda gelişeceğiz diye, bedelini bizzat […]
Hep bir kuşa benzetme hevesimiz var ya.. Kimi şahin olmak ister, kimi kartal… Anka kuşu da pek moda bir zamandır.. Kolay değil elbet. Sudan çıkmış balık olmak gerekiyor önce. Sonra uçmak.. Teoriye göre hayatlarımız suda başladı. Sonra sular çekilip kara ortaya çıkınca kuru havada nefes almayı öğrendik. Kimisi ne yardan vazgeçti ne serden. Penguenler mesela.. […]
Hep bir mücadele.. Karnımızı doyurmak gerek elbet, soğuktan, hatta sıcaktan korunmak.. Doğanın akışı içinde hepsi var; meyveler, sebzeler, bize küçük balık olan diğer canlılar, mağaralar, ağaç kovukları, hatta gölgeleri… Ama karnımız tok, sırtımız pek olsun diyerek geldiğimiz noktada; her bir şeyin paketlenerek neredeyse hap haline getirildiği bir gıda sektörü, başımızı sokup ama çıkarmak istemediğimiz klimalı […]
Baştan hayatımın en mutlu anı diyoruz. Sonra bir şeyler oluyor, yaşamaz olaydım demeye başlıyoruz. Çocukluk aşkı dediğimiz duygular ne kadar güzeldi! Sonra büyüdük, işin içine hormonlar girdi, alladık pulladık aşkı. Peki, bu durum çocukken yaşadığımız duyguların değerini düşürür mü? Bir şeyler arttıkça doyumsuzluğumuz da arttığına göre, illa karşılaştıracaksak, belki de daha değerliydiler. Öğrenciyken bir çay […]
Evren, zaman doğrusal değil, onu yeniden hatırladık aslında; Kara Delik fotoğrafının çekildiği bir kaç hafta önce. Bazen bükülüveriyor zaman; yana gitseniz diğer tarafa geçverecek gibi. Ya da baksanız.. Dolayısıyla, şimdiki aklım on yıl önce yirmi yıl önce … olsaydı dediğimiz noktada, şimdiki aklımızla o zamanda olabiliriz. Fiziksel yaşlanma sürecimiz yoluna doğrusal devam ediyor. Bu da […]
Karabatak deyince ilk anda bataklıkta yaşayan bir kuş türü gelirdi akla. Oysa hızla suya dalışındadır ismindeki keramet. Ama güçlü yanlarımız zaman içinde zayıflıklarımız haline gelir ya, başka yönlerimizin gelişmesini engeller… Karabatak kuşunun kaderi de bu özelliğinin etrafında dönmüş durmuş. Oturmuş şair bir gün suyun kenarına, yazmış; “Kısmetini Suda bulur Karabatak Nereden girer Nereden çıkar Bilene aşk olsun Avcı da […]
Belçika’nın MOOOV Film Festivali, 2019 sezonunda özel bir konuğu ağırladı. Azeri yönetmen Ilgar Najaf, Nar Bağı filmiyle özel davetli olarak festivale katıldı ve “special mention” ile onurlandırıldı.