Tut! Bırak!

Bazı adımlar atıldıktan sonra yol insanı alıp götürüyor. Yıllar önce fotoğrafçılık merakım beni Brüksel’de Antrakt Sinema‘nın atölye çalışmalarına, Hüseyin Umaysız hocama götürdü. Sonra onun farklı çalışmalarına da katılma imkanım oldu, sayesinde ufkum gelişti. Bunlardan biri Tut! Bırak! isimli tiyatro performansıydı. Bu vesileyle oyuncu sevgili Layla Önlen’i tanıdım, kocaman yüreğiyle hayatıma ilham oldu. Aşağıdaki fotoğrafta o günlerden kalan prova sonrası bir anı görüyorsunuz. 

Güzel haber, bu oyun şimdi Bursa’ya geliyor. 16 Şubat akşamı Podyum Sanat Mahal’de… Burada sözü oyun dosyasında anlatılanlara bırakayım:

Tut! Bırak!‘ın metni, Deniz Kaptan’ın Kadın Hikâyeleri kitabından seçilen monologlardan oluştu. Farklı sınıf, kültür ve çevreden gelen 3 kadını anlatan monologlar, oynayan kadın oyuncunun gerçek kimliğini de içine katarak bir bedende birleşiyor.

Bir boks maçı gibi ilerleyen ve 4 bölümden oluşan oyunun birinci monoloğunda, bir otobüs durağında, 9 yaşında okuma yazma öğrenmemeye yemin etmiş bir kadını hikayesini dinliyoruz. İkinci monologda, mutfak tezgahının önünde kendi istekleri ile yaşamı arasında kalmış bir kadının kendini parçalara ayırışını ve yaşamak, sorumluluklar ve istekleri arasında kalışını görüyoruz.

Üçüncü monologda, bal gözlü bir oğlana aşık olan evli bir kadının oğlanın peşinden gidişini ve bu yolculuğun absürtlüğe, gerçek üstü bir dünyaya, ironiye dönüşünü görüyoruz. Dans ve enstalasyon içeren dördüncü bölümde ise sonsuz bir boşlukta yeniden yerleşmeye çalışan ve kendine bir alan yaratmaya çalışan oyuncu kadının performansı ile karşılaşıyoruz.

Tut! Bırak!, oyun ve performansı birleştiren bir gösteri. Oyun, monologları her defasında performatif bir alan ve eyleme şiddetle iterek dönüşmesini istiyor ve bu alandan başka bir kimya (efekt) çıkarmak için zorluyor. Her hikaye, oyuncunun vücut sınırlarını da zorluyor ve oyuncunun kendisini de hikayeye katılmaya, kendisinden bişeyler vermeye davet ediyor. Oyun boyunca metin tek bir hikayeye ve kimliğe doğru ilerlerken, oyuncunun performansı ise tamamen bağımsız olacağı boş bir alana doğru yolculuk ediyor. 

Son bölümde, boşluktaki az bir malzeme tamamen bir enstalasyon alanına, performans da dansa dönüşmekten kaçınmıyor. Oyundaki bu hikayeler, yalnızca tanımadığınız insanlarla paylaşılan sır türünden hikayeler. Her hikayede patlamaya hazır, kaynamakta olan bişeyler var. Acındırmak için değil, kusmak için. Bu erkek egemen dünyada, kadınlara hakim olan ‘delilikle’ birlikte gelişen gerçeküstü olaylar, her şeye rağmen bizi gülümsetmeyi de başarıyor. Bazen cahil olduğumuzda daha çok şey biliyoruz!

Yönetmen Hüseyin Umaysız’ın bedeni zorlayan rejisiyle, oyuncu Layla Önlen’in fiziksel performansıyla, zaman zaman bu hikayelerin gücünü çok yakınınızda hissedeceksiniz. 

Gösteriyle ilgili bilgiye ve biletlere bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz. 

Hem tiyatroya farklı bir yaklaşımı deneyimlemek adına, hem gerçek hayatta yaşadıklarımızı farklı bir gözle izlemek ve içimizdeki sesi duymak adına… İzlemenizi içtenlikle öneririm.

Sevgiyle kalın.

12 Şubat 2024
yuksel_cilingir