Miskin miskin uyuyordu ya… Bir yandan da birşeylerin farklı olduğunu hissediyordu. Huh huh haa… Dünyası tersine döndü birden. Ayrılık vakti geldi dedi bir ses, içinden mi dışından mı anlamadı. Beraberdi demek ki. Özgürsün dedi bir başkası. Tutsak mıydı o zaman?..
Sıkıldı, sıkıştı, ezildi, büzülemedi. Büzüktü yol, açıldı.. Bir yaprak yere düştü. Nur…
Nur topu gibi dediler.
…
Kıvrıldı yılan, sürtündü sürtündü.. Rivayete göre şeytanın elçisi. Ne güzeldi bak teninde hissetmek. Kanamak, kanatmak… Yazık bunu bilmeden ölmek. Alı al moru mor.. Al dedi, al.. Bir tadına bak.
Girdi işte birinin içine şeytan..
Baktı dışı kırmızı içi beyaz.. Bir nur topu. Isırdı elmayı beşir. Isırmasıyla da içine girdi yılan kılığında yalan, yalandan olma şeytan. Bir kuyruğu kaldı dışarıda.
Şaşkın baktı yalan mağduru yılanlı beşir. Baktı… Elmayı yanındaki beşire verdi. Verdi ki yılandan kurtulsun. Ya da yalandan.
Baktı, yılanın yerinde bir boşluk beriki beşirde, bir kuytu… Yılanı olan tek kendisi… Görmedi çifte başlı yılanı.
Yılanlı beşirle yılansız beşirin hikayesi başladı böylece. Yılandan kurtulmayla yılanı anlama arasında gelip geçti o gün bu gün..
Derken bir yaprak kondu gözlerine…
…
Ne güzeldi hayat.. Gak deyince hava, guk deyince su, hiçbir şey demeden un, şeker, yağ.. Şimdiyse çığlık çığlığa herşey.
…
Sağa sola, yukarıya aşağıya… neyin neden olduğunu bilmeden… gezdirdi yavru yılanını.. Hadi sıra sende dedi. Ama dedi benim yılanım yok ki beriki. Yine satamadı yılanını yılanlı beşir yılansız beşire. Anadan üryan iki yavru beşir. Tohumlarında Y.Ö. – Yılan Öncesi .. baktılar olana olmayana..
Bir hiddet, bir şiddet; yaprak kovasını döktü üzerlerine Y.S. – Yılan Sonrası’nın anası. Dizleri göz hizasında yavruların.. Tamam oyun dedi, ama oyunun kurallarını yazdı yapraklara.
Sonra göğüs yaprağını araladı, iki yılan ucundan birini bastırdı bekaretin ağzına. Yılansız sandığımız çifte yılanlı beşir. Elma bu, şakası yok! Elmanın bozduğu bekarete o doldurdu bu kez unu, şekeri, yağı…
…
Sonra daha iyi bildi beşerler.. Evli evine köylü köyüne.. Yok olmadı, davul bile dengi dengine… At avrat silah… Kızını dövmeyen dizini… Erkekler ağlar mı canım…
Doğadan beslendi; şeftali, muz… Teknoloji geldi; tekerlek, malafat… Sanat doğdu; satır araları..
…
Bir elma düştü gökyüzünden
Sonra bir yaprak
Sonra yapraktan elbiseli beşerler yapraktan kurtulmanın yollarını anlattılar yaprakların gölgesinde…