Inga..
Bizdeki karşılığı bu. İngilizcede “waah” diye yazılıyor. Ama sadece sese kulak verdiğimizde aynı şeyi söylediğimizi gözlemliyoruz. Okunduğu gibi yazılmıyor gibi bir durum..
Ağlamanın içinde bolca stres hormonu adrenokortikotropikvar. Bedensel olarak acı çektiğimizde ya da duygusal sıkışmışlık yaşadığımızda beyne o sinyal gidiyor. Direnmemizi sağlıyor. Ancak ağlamak bir yandan da çare arayışı.. Zira gözyaşı, endorfin ve doğal ağrı kesici olan ensefalin de içeriyor. İnsan vücudunun mucizesi..
Ağlamak durumun kabullenilmesi diyor psikologlar. Belki erkek ve kadın arasındaki fark burada anlam taşıyor. Toplumun üzerine erkekler ağlamaz gibi bir etiket yapıştırılmış. Halbuki bebekken kız da olsa erkek de olsa aynı ağlıyoruz. Sonra roller değişiyor. Erkek, stresini gözyaşına dökmüyor.
BBC’nin haberine göre, yapılan bütün araştırmalar erkeklerin kadınlardan daha az ağladığını gösteriyor. Psikolog William Frey’in yaptığı bir araştırma, kadınların ayda ortalama 5,3 kez, erkeklerin ise 1,3 kez ağladığını ortaya koymuş. Kadınların her ağlaması ortalama 5-6 dakika sürerken, bu durumun erkeklerde 2-3 dakikayla sınırlı olduğu görülmüş.
Belki ağlasa rahatlayacak, şiddete başvurmayacak.
Ağlamak, senin kara dünyada, tüm sevdiğin ve hissettigin, tüm güzelliğin ve çirkinliğinle, var olduğundur… diyor Sezen Aksu.
Ağladıkça diyor Ahmet Kaya, dağlarda öfkeli başı.. Bozkırlar yeşerecek, göreceksin.
Bir de ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar demiş ya atalarımız… Ben de bir çocuk olarak şöyle diyorum:
Ağlanırsa ana için ağlanır, gerisi yalan ağlanır.
Sevgiyle kalın.